Gezi Stajı
Gezi stajı kapsamında incelemek için kendime 5 alan belirledim. Bunları seçerken aslında günlük hayatta genellikle yolumun düştüğü veya bulunmaktan hoşlandığım, merak edip anlamak istediğim mekanları tercih ettim. Bunlar: Büyük Ada Karaköy, Galata, ve Taksim Meydanı.
Gezilerime başlamadan önce gideceğim yer ile ilgili ön
araştırmalar yaptım, bunları not aldım ve analiz ederken edindiğim bilgileri
göz önünde bulundurdum. Gözlemlerimle bu bilgileri ilişkilendirmeye çalıştım.
Büyük Ada, motorlu araç trafiğinin olmadığı, genellikle
eski dönemlerden kalma yazlık binaların olduğu, kendi içine kapanık, turistik
bir yerdir.
Karaköy, ulaşım ve ticaretin merkezi haline gelmiş,
tarihi ve farklı mimarileri ile şehrin en uğrak noktalarından biri haline
gelmiştir.
Galata Meydanı turizme kapılarını açmış, İstanbul’un
simgelerinden olan Galata Kulesinin bulunduğu önemli bir meydanımızdır.
Taksim Meydanı’nın ise incelediğim fotoğraflara da
dayanarak tarihsel süreçte en çok değişen mekan olduğunu düşünüyorum.
İstanbul’un şehir içindeki en büyük boşluklarından olması, ve kozmopolit
yapısıyla en önemli meydan olma bayrağını taşıyor.
Gezilerimin sonunda motorlu taşıtlarla ulaşımın Karaköy,
Galata, Taksim ve Büyük Ada sıralamasında azalarak bittiğini gördüm. Bu da Karaköy, Galata ve Taksim’in insan
yoğunluğunun çok olup Büyük Ada’nın biraz daha kendi içine kapalı olduğunu
gösteriyor.
Karşılaştırmak gerekirse Galata ve Taksim meydanının
ikisinin de dairesel kurgulanıp bu dairenin içinde anıtsal, yüksek bir yapı
olduğunu gördüm. Meydanda araç trafiğinin olmaması da benzer özelliklerindendi.
Ayrılan yönleri ise meydanın boyutları, Galata’da kulenin merkezde değil de
meydanın köşesinde yer almasıdır.
Büyük Ada
Kabataş’tan
bindiğim vapurla Büyük Ada’ya ulaştım. Yaptığım araştırmalarla adanın eski
tarihlerde (Bizans zamanı) sürgün yeri olarak kullanıldığını, 1. Dünya Savaşı
ve cumhuriyetin ilanına kadar çok yerleşim bulunmadığını, cumhuriyet sonrası
dönemde ise devletin ileri gelenleri ve zengin kesimin rağbet ettiği bilgisine
ulaştım. Daha çok yazlık olarak kullanıldığından yaz nüfusunun kış nüfusuna
göre daha çok olduğunu öğrendim, ki ben de yaptığım gözlemlerle daha çok yazlık
evlerin bulunduğunu ve gittiğim dönemde kalabalık olduğunu söyleyebilirim.
Adanın en ilginç özelliklerinden biri ise motorlu taşıt kullanılmaması, ada içi
ulaşımın bisiklet ve at arabalarıyla sağlanmasıdır. Harita ve kuş bakışı fotoğraflara dayanarak
yerleşimin daha çok kuzey kıyıda olduğunu gördüm. Eski yerleşimler daha çok Rum
yapılarından oluşuyor ve hatta adanın en önemli yapıları arasında yer alıyor bu
yapılar. Benim ilgimi çeken yapılar, adanın en yüksek tepesindeki Aya Yorgi
Kilisesi ,İsa tepesinde aslında otel olarak yapılıp yetimhaneye çevrilen ve en
büyük ahşap monoblok yapı olan Rum Yetimhanesi, önce okul olan sonra camiiye
çevrilen, Batı etkisinde yapılmış Hamidiye Camii ve ilk bakışta dikkat çekmese
de Osmanlı neo-klasik akımının temsili vapur iskelesi odu.
![]() |
Aya Yorgi Kilisesi |
![]() |
Adalar Vapur İskelesi |
![]() |
Adalar Vapur İskelesi |
Karaköy, Galata
Karaköy
önemli noktaları bağlayan, ulaşım açısından gelişmiş bir yer. Limanı
bulunduğundan tarihsel süreçte de ticaret açısından gelişmiş olduğunu, Osmanlı
döneminde bir finans merkezi olduğunu öğrendim. Şimdi ise daha çok elektronik
ve tesisat ürünleri temin edebileceğimiz ticari bir merkez. Çevredeki yapıların
bir kısmının tarihi dokusunu oldukça koruyabildiğini bir kısmının ise özensiz
gecekondulardan oluştuğunu gördüm. Farklı dinlerin ibadet alanlarının bir arada
bulunması ile kozmopolit bir yapısı olduğunu anladım. Yine Osmanlı zamanında bu
bölgede Cenevizlilerin surlar inşa ettiklerini Galata kulesinin de bu surların
bir parçası olduğunu öğrendim. Gezimin devamında incelediğim Galata meydanına
giderken gördüğüm barok stilindeki Camodo merdivenleri bu bölgede ilgimi çeken
yapılardan oldu. Galata Meydanı ise turistlerin oldukça ilgisini çeken,
çevresinin turistik dükkanlarla kaplandığı bir meydan haline gelmiş. Kulenin
yüksekliği ve dokusu çevresindeki binalardan farklı bir görünümde olmasını
sağlıyor. Epey sıkışık sokaklar ile gelinen meydan ferah bir boşluk yaratıyor.
Meydanın dairesel şeklinden dolayı çevresindeki binaların da dairesel
konumlandığını, kulenin meydanın merkezinde değil de köşesinde olduğunu
gözlemledim.
Camodo Merdivenleri |
Taksim Meydanı
Gezimin devamında aynı istikamette devam
ederek İstiklal Caddesi ve Taksim Meydanı’na ulaştım. Ön araştırmalarla buranın
İstanbul’un suyunun taksim edilerek dağıtılan taksim makseminden aldığını,
cumhuriyet dönemine kadar da bir meydan bulunmadığını öğrendim. Beyoğlu’nun
Osmanlı zamanında rağbet gören bir yer olması ile burada önemli binalar varmış,
çoğu cumhuriyet döneminde buranın bir meydana dönüştürülmesi amaçlanırken
yıkılmış. Korunanlar arasında Aya Triada
Kilisesi bulunuyor. Taksimin meydan olması Cumhuriyet Anıtı’nın dikilmesiyle
olmuştur. Topçu kışlasının yerine Gezi
Parkı’nın yapılması ve 2 yıl önce tamamlanan yayalaştırma projesi ile meydanın
araç trafiğine kapatılmasıyla meydan günümüzdeki halini almıştır. Meydan
dairesel kurgulanmış olsa da bugün daha büyük bir alana yayılıyor ve yerli,
turist birçok insanın buluşma yeri, miting alanı, ayrıca 1 Mayıs, Gezi Parkı
protestoları gibi birçok siyasi olayın da yaşandığı bir merkez halini alıyor.
![]() |
Yayalaştırma projesinden önce meydan |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder