26 Ekim 2015 Pazartesi

Teknoloji Stajı 

Teknoloji stajım için Lynda.com’dan belirtilen AutoCad, SketchUp, Photoshop ve Illustrator videolarını eş zamanlı olarak izlemeye başladım. Programlar hakkındaki genel görüşlerim şu şekilde  
AutoCad- Bize 2 boyutlu bir tasarım alanı oluşturuyor.  Plan, kesit, görünüşlerle düşünmemizi sağlıyor.
SketchUp- Kullanımı kolay. 3 boyutlu modelleme yapılabiliyor veya rhino gibi uyumlu programlardan model açabiliyorsunuz. Render almak için oldukça yararlı bir program.
Photoshop – piksel temelli çalışmakta olup fotoğraflar ile oynamamızı sağlıyor. Kontrast, parlaklık, kırpma en çok kullandığım özellikleri idi. Ve önceden paftalarımı photoshop’ta hazırlardım. Videoyu izledikten sonra farklı özelliklerini de kullanmaya başladım.
Illustrator – Vektorel temelli olduğundan çözünürlüğün problem olmadığı bir program. Pafta düzenlemesi için photoshoptan daha kullanışlı olduğunu gördüm.
Programların hepsi aslında birbiri ile bağlantılı. İyi bir proje yapabilmek için bu programların hepsine hakim olmak gerektiğini düşünüyorum. Tasarım sürecinden modellemeye, sunuma ve hatta uygulamaya kadar yardımcı programlar. 


AutoCad 

AutoCad programını çok duymuştum ve mimarlıkta (ve tabi bir çok farklı alanda) sıklıkla kullanıldığını biliyordum. Fakat ilk defa videoları izlemeye başladığımda kullandım.
Başta videolar zaten rhinodan aşina olduğum komutları öğretiyordu: Line, polyline çizimleri, extent, trim, copy, move gibi. Bu yüzden başta zorluk çekmeden devam ettim. Rhinodan farklı olarak bu programda 2 boyutlu çalışıyorsunuz ve çizgi kalınlıkları ve tipleri sizin için başka anlamlar ifade etmeye başlıyor. Videoların devamında da bu farklılıkları oluşturmayı öğrendim.
AutoCad’in 2 boyutlu çalıştığını öğrendiğimde plan, kesit görünüşler üzerinden çalışacağımı anlamıştım. Program bu konuda kolaylık sağlıyor. Artık 3 boyutlu hayal ettiğiniz modelleri plan, kesit şeklinde düşünmeye başlıyorsunuz.
Programla büyük yapılar, binalar tasarlayabileceğiniz gibi eşya da tasarlayabilirsiniz. Çiziminizi ölçeklendirmek de programın videolarda vurgulanan özelliklerinden biriydi. 


SketchUp

Eğer modellemenizi SketchUp’a uygun bir programla tamamladıysanız, SketchUp size render alma kolaylığı sağlıyor. Basit bir modellemeniz varsa direk SketchUp’ta da modellemeye başlayabilirsiniz. 3 SketchUp videosunu da izledikten sonra SketchUp’ı ilk kez kullanıyor olmama rağmen oldukça kullanıcı dostu bir program olduğunu söyleyebilirim. İlk videolarda da bahsedilen instructor tool ne işe yaradığını veya nasıl kullanıldığını unuttuğunuz özellikleri özet şeklinde açıklıyor. Videoların devamında rotate, pan, zoom gibi bakış açısı ayarlama; perspective veya parallel projection gibi görünüm düzenleme; look around, walk gibi özellikleriyle camera ayarlamaları yapabiliyor, modelinize farklı açılardan bakabiliyorsunuz. Işık, gölge de modellemede önemli unsurlardan. SketchUp size günün saati, gölge boyu, sis gibi birçok ışık özelliğini gerçeğe yakın bir şekilde düzenlemenize yardımcı oluyor.  Çok sayıdaki materyal listesinden istediğiniz materyali modelinize atayarak renderınızı tamamlayabilir, isterseniz fotoğraflarını kullanabilir, isterseniz de animasyon ile sunumunuzu destekleyebilirsiniz.



Photoshop, Illustrator 

Photoshop’u daha önceden kullanıyordum. Bu sebeple videoları izlemeden önce piksel bazlı olduğunu ve fotoğraf düzenlemesi için kullanıldığını biliyordum. En çok da kontrast, parlaklık, saturation ayarları; kırpma; lasso tool ve boya kutusunu kullanıyordum. Videoları izledikten sonra aslında şimdiye kadar kullandığım toolardan daha kullanışlıları olduğunu gördüm. Örneğin magnetic lasso tool çok hızlandırıyor. Ayrıca önceden layerlarla ilgili hep sorun yaşardım, bu problemimim de videolarla çözdüğümü düşünüyorum. Photoshop programı sunumunuz için kullanacağınız fotoğrafların kalitesini arttırmak, düzenlemeler yapmak için çok uygun bir program.
Illustrator ise daha önce kullanmadığım fakat photoshopa benzer bir program. Videolardan öğrendiğime göre piksel değil vektörel temelli çalışıyor. Bu da çözünürlük gibi bir probleminizin olmadığı anlamına geliyor. Illustrator pafta düzenleme ve diyagramlar oluşturmak için size çok kolaylık sağlıyor.





Gezi Stajı 

Gezi stajı kapsamında incelemek için kendime 5 alan belirledim. Bunları seçerken aslında günlük hayatta genellikle yolumun düştüğü veya bulunmaktan hoşlandığım, merak edip anlamak istediğim mekanları tercih ettim. Bunlar: Büyük Ada Karaköy, Galata, ve Taksim Meydanı.

Gezilerime başlamadan önce gideceğim yer ile ilgili ön araştırmalar yaptım, bunları not aldım ve analiz ederken edindiğim bilgileri göz önünde bulundurdum. Gözlemlerimle bu bilgileri ilişkilendirmeye çalıştım.

Büyük Ada, motorlu araç trafiğinin olmadığı, genellikle eski dönemlerden kalma yazlık binaların olduğu, kendi içine kapanık, turistik bir yerdir.

Karaköy, ulaşım ve ticaretin merkezi haline gelmiş, tarihi ve farklı mimarileri ile şehrin en uğrak noktalarından biri haline gelmiştir.

Galata Meydanı turizme kapılarını açmış, İstanbul’un simgelerinden olan Galata Kulesinin bulunduğu önemli bir meydanımızdır.

Taksim Meydanı’nın ise incelediğim fotoğraflara da dayanarak tarihsel süreçte en çok değişen mekan olduğunu düşünüyorum. İstanbul’un şehir içindeki en büyük boşluklarından olması, ve kozmopolit yapısıyla en önemli meydan olma bayrağını taşıyor.

Gezilerimin sonunda motorlu taşıtlarla ulaşımın Karaköy, Galata, Taksim ve Büyük Ada sıralamasında azalarak bittiğini gördüm.  Bu da Karaköy, Galata ve Taksim’in insan yoğunluğunun çok olup Büyük Ada’nın biraz daha kendi içine kapalı olduğunu gösteriyor.


Karşılaştırmak gerekirse Galata ve Taksim meydanının ikisinin de dairesel kurgulanıp bu dairenin içinde anıtsal, yüksek bir yapı olduğunu gördüm. Meydanda araç trafiğinin olmaması da benzer özelliklerindendi. Ayrılan yönleri ise meydanın boyutları, Galata’da kulenin merkezde değil de meydanın köşesinde yer almasıdır. 

Büyük Ada 

Kabataş’tan bindiğim vapurla Büyük Ada’ya ulaştım. Yaptığım araştırmalarla adanın eski tarihlerde (Bizans zamanı) sürgün yeri olarak kullanıldığını, 1. Dünya Savaşı ve cumhuriyetin ilanına kadar çok yerleşim bulunmadığını, cumhuriyet sonrası dönemde ise devletin ileri gelenleri ve zengin kesimin rağbet ettiği bilgisine ulaştım. Daha çok yazlık olarak kullanıldığından yaz nüfusunun kış nüfusuna göre daha çok olduğunu öğrendim, ki ben de yaptığım gözlemlerle daha çok yazlık evlerin bulunduğunu ve gittiğim dönemde kalabalık olduğunu söyleyebilirim. Adanın en ilginç özelliklerinden biri ise motorlu taşıt kullanılmaması, ada içi ulaşımın bisiklet ve at arabalarıyla sağlanmasıdır.  Harita ve kuş bakışı fotoğraflara dayanarak yerleşimin daha çok kuzey kıyıda olduğunu gördüm. Eski yerleşimler daha çok Rum yapılarından oluşuyor ve hatta adanın en önemli yapıları arasında yer alıyor bu yapılar. Benim ilgimi çeken yapılar, adanın en yüksek tepesindeki Aya Yorgi Kilisesi ,İsa tepesinde aslında otel olarak yapılıp yetimhaneye çevrilen ve en büyük ahşap monoblok yapı olan Rum Yetimhanesi, önce okul olan sonra camiiye çevrilen, Batı etkisinde yapılmış Hamidiye Camii ve ilk bakışta dikkat çekmese de Osmanlı neo-klasik akımının temsili vapur iskelesi odu. 
Aya Yorgi Kilisesi





Adalar Vapur İskelesi 
Adalar Vapur İskelesi 





Karaköy, Galata 

Karaköy önemli noktaları bağlayan, ulaşım açısından gelişmiş bir yer. Limanı bulunduğundan tarihsel süreçte de ticaret açısından gelişmiş olduğunu, Osmanlı döneminde bir finans merkezi olduğunu öğrendim. Şimdi ise daha çok elektronik ve tesisat ürünleri temin edebileceğimiz ticari bir merkez. Çevredeki yapıların bir kısmının tarihi dokusunu oldukça koruyabildiğini bir kısmının ise özensiz gecekondulardan oluştuğunu gördüm. Farklı dinlerin ibadet alanlarının bir arada bulunması ile kozmopolit bir yapısı olduğunu anladım. Yine Osmanlı zamanında bu bölgede Cenevizlilerin surlar inşa ettiklerini Galata kulesinin de bu surların bir parçası olduğunu öğrendim. Gezimin devamında incelediğim Galata meydanına giderken gördüğüm barok stilindeki Camodo merdivenleri bu bölgede ilgimi çeken yapılardan oldu. Galata Meydanı ise turistlerin oldukça ilgisini çeken, çevresinin turistik dükkanlarla kaplandığı bir meydan haline gelmiş. Kulenin yüksekliği ve dokusu çevresindeki binalardan farklı bir görünümde olmasını sağlıyor. Epey sıkışık sokaklar ile gelinen meydan ferah bir boşluk yaratıyor. Meydanın dairesel şeklinden dolayı çevresindeki binaların da dairesel konumlandığını, kulenin meydanın merkezinde değil de köşesinde olduğunu gözlemledim. 

Camodo Merdivenleri 

Taksim Meydanı 

 Gezimin devamında aynı istikamette devam ederek İstiklal Caddesi ve Taksim Meydanı’na ulaştım. Ön araştırmalarla buranın İstanbul’un suyunun taksim edilerek dağıtılan taksim makseminden aldığını, cumhuriyet dönemine kadar da bir meydan bulunmadığını öğrendim. Beyoğlu’nun Osmanlı zamanında rağbet gören bir yer olması ile burada önemli binalar varmış, çoğu cumhuriyet döneminde buranın bir meydana dönüştürülmesi amaçlanırken yıkılmış.  Korunanlar arasında Aya Triada Kilisesi bulunuyor. Taksimin meydan olması Cumhuriyet Anıtı’nın dikilmesiyle olmuştur.  Topçu kışlasının yerine Gezi Parkı’nın yapılması ve 2 yıl önce tamamlanan yayalaştırma projesi ile meydanın araç trafiğine kapatılmasıyla meydan günümüzdeki halini almıştır. Meydan dairesel kurgulanmış olsa da bugün daha büyük bir alana yayılıyor ve yerli, turist birçok insanın buluşma yeri, miting alanı, ayrıca 1 Mayıs, Gezi Parkı protestoları gibi birçok siyasi olayın da yaşandığı bir merkez halini alıyor.
Yayalaştırma projesinden önce meydan 





















 
Atölye /Yaz okulu / STK Stajı

Umöb, yani Ulusal Mimarlık Öğrencileri Buluşması, mimarlık öğrencileri tarafından organize edilen buluşmalardır. Bu buluşmalara katılan öğrenciler farklı şehirlerdeki diğer mimarlık öğrencileriyle paylaşımlarda bulunurlar. Farklı ilgi alanlarına göre düzenlenen atölyelere katılırlar ve buluşmanın sonunda bu atölyelerin ürünlerini sunarlar. Bu yaz yapılan buluşma ise İzmir, Seferhisar Düzce Köyü’nde yapıldı.

Önceden açıklanan atölyeler arasından tercih yapmamız istenmişti. Bu atölyeler: yerleş, kırsal üretim sistemi, yerel ses peyzajları, Umberto Eco’nun Köyü, Sofra, Mekanoskop, Flipbook Animasyon, Hayallerin Gücü Adına, Parametrik Pavilyon, Bağ, Tasarım Avı, Aletheia, Kendiliğindenlik, Depo. Benim tercihlerime göre kabul edildiğim atölye ise Parametrik Pavilyondu.  Phoneix Tasarım Mutfağı üyeleri ve Yaşar Üniversitesinde öğretim görevlileri olan Bilge Göktoğan ve Ali Arslankan tarafından yürütülecek olan bu atölyede dijital ortamda (rhino) bir pavilyon tasarlanacak ve köyde yetişen kargı, sazlarla üretimi yapılacaktı.

Saydığım atölyelerin dışında herkesin katılabileceği ortak atölyeler de vardı. Bu atölyeler:  Gastronomika, Kartondan Tekneler, Işık Atölyesi ve Kumaş boyama. Ayrıca her gün konuşmacılarla söyleşiler yapıldı. Bu konuşmacılar: Uğur Tanyeli, Dilan Bozyel, Osman Şişman, Ferhat Hacıalibeyoğlu, Alper Derinboğaz, Elif Tanrıverdi ve Hakan Demirel. Konuşmacıların bir kısmı köyü züyaret etti, bir kısmına da geziler düzenlendi. İzmir Mimarlar odasına, plaja ve Seferihisar merkeze gidildi. 

Köyün ilkokulunun bahçesini kamp alanı olarak kullandık ve çadırlarımızı kurduk. Kamp alanının düzeni adına temizlik, kahvaltı, nöbet gibi görevler vardı ve bunlar da öğrenciler tarafından dönüşümlü olarak yapıldı.


Köye vardık ve ekip üyeleriyle tanıştık. Okul bahçesinde bize gösterilen alanlara çadırımızı kurduk. Köy işlerinin işleyişini öğrendik. Dönüşümlü olarak mıntıka(etrafı toplama), kahvaltı hazırlama, tuvalet temizliği ve nöbet görevleri vardı. İlk günden tuvalet temizleyerek bu işlere ben de başlamış oldum.  Ama köy ortamı çok samimi ve güzeldi.

Köy kahvesi
Öğleden sonra parametrik pavilyon takımıyla tanıştık. Bir çalışma planı oluşturduk. Tüm atölyelerin kararına göre tasarım ve üretim süreci 4 gün içinde bitmesi planlandı. Parametrik nedir, parametrik tasarım nasıl olur sorularının üzerine bir tartışma yapıldı. Tasarım için herkesten bir tasarım fikri istendi. Bu fikirler sonra sunulacak ve içinden beğenilen bir tasarımın üretimine başlanacaktı.

Köy gezildi ve pavilyonun uygulanması için uygun bir alan belirlendi.  Bu alanın incelendi. Gerekli malzeme listesi yapıldı .





Gerekli malzemelerden en önemli olanı pavilyonu üreteceğimiz kargılardı. Çalışma alanımıza yığılan kargılar incelendi. Kargı esnek bir malzeme ve boyuna, kalınlığına, kuruluğuna göre esnekliği değişiyordu. 






Bu özellikleri göz önünde tutarak bazı tasarımlar yaptık. Bu tasarımların iyi noktalarını birleştirerek rhino programından bir tasarım oluşturduk. Bunun renderlarını aldık. Tasarıma göre kargılar ile şaşırtmalı bir bundle oluşturarak esnek ve uzun açıklıklar geçebilen birimler ürettik.




Kargıları saydığım özelliklere göre grupladık ve uzun açıklıklar geçmesi açısından kalınları yer bağlantısı ve ince, esnekleri en tepede kullandık. İstediğimiz esnekliğe ulaşması açısından yapraklarını soyarak, güneşte kurumasına karşı belli zamanlarda sulamamız gerekti. Kimi  zaman da sıcaktan korunmak için kendimizi sulamamız gerekti.
Azmak koyu 






Birleşim detayı olarak önceden sadece Amerikan kelepçe belirlemiş olsak da süreçte kelepçelerin kargıyı kesmesi yüzünden yüzey alanı daha geniş olan bir bant kullandık. 

Bundlelar tamamlandığında zemin düzenlemesi yapıldı ve bundlelar için toprakta uygun delikler açılarak yerleştirildi. Süre boyunca konuşmacılar ile söyleşiler yapıldı bu konuşmalardan ilgimi çekenlerden bazıları ile ilgili kısa notlar aldım.

Sunum için bir pafta hazırlandı. Kullanılan teknikler açıklandı. Ben de yapım sürecinde çektiğim videoları derleyip bir tanıtımvideosu hazırladım. 


Tüm grupların sunumu için Seferihisar merkezde Sanat Bahçesi adlı cafeye gidildi.  Ürünlerini en beğendiğim atölyeler Hayallerin gücü adına, ses peyzajları ve ışık atölyesi idi. Hayallerin Gücü adına atölyesinde önce karakterler yaratılmış, bunların maketleri yapılmış bunlar ise illüstrasyonlarla çocuk hikayeleri yazılmıştı. Ses peyzajları atölyesinde köyün farklı sesleri kaydedilerek sesler maket haline getirilmişti. Işık atölyesinde ise köyün tarihi hamamının içinde gece parlayan fosforlu boya ile boyanan iplerle farklı geometriler mekanlar yaratılmıştı.  
Bunlar bulabildiğim örnekler